Kampanyalar Rezervasyon

Blog

< Bloglara Geri Dön

Yemeğimi Paylaşır Mısın ?

Yemeğimi Paylaşır Mısın ?

 

Sonbahar geldiğinde havalar hafif hafif soğumaya Akşamları artık şortla ve tişörtle oturmaya pek uygun olmaz gün içerisinde dilediğin gibi denize girer yürüyüş yapar güneşlenirsin tekneyle geziye gidersin ama akşam hafif bir üşüme seni Sarar. Antalya'nın Bana kalırsa en güzel tatil tarihleri Eylül ve Ekim haftalarıdır. Gelen ziyaretçi kitlesi genellikle Avrupalı yabancıya döner Nadiren de olsa bebekli Türk aileler ya da genç çiftlerden sakinlik arayışında olanlar bizi ziyaret eder. Bazen restoranda sadece yabancılar olur biz tek masa Türkçe konuşur halde oluruz .


Bu sonbahar haftalarında gelen yabancılar gelir geçer her yerde bulunan klasik restoran yemeklerinden ziyade yerel, restoranlarda olmayan yöresel tatları deneyimlemeyi, bölgenin şaraplarını tatmayı, geleneksel tatlıları sipariş etmeyi tercih ederler. Onlarla Türk mutfağı hakkında sohbet etmek ve isterlerse öneride bulunmak gerçekten çok keyifli. Burada bana keyif veren aslında kendi kültürümüze duydukları saygı, merak ve lezzet için hayranlık göstermeleri. Elbette bizler de yabancı memleketlere gittiğimizde oranın mutfağından kendine has lezzetlerinden yemek içmek hoşumuza gider bu sadece Türk mutfağı için söylenebilecek bir durum değil ama burada yaşadığımız zengin Türk mutfağının zannettiğimizden çok daha fazla çeşit içerip daha fazla beğeni alabilme potansiyelini görmek. Biz otelimizde yıllardan beri hem seçenekli menü siparişlerini alırken hem de kalabalık grupları ağırladığımız için açık büfe servis veren bir oteliz. Açık Büfeyi hazırlarken menü içerikleri her gün değişmekten bunun içerisine özel gruplar için glutensiz yemeklerden, şekersiz tatlılara kadar zaman zaman özel menüler hazırlıyoruz. Her grup için bu özel ürünler olmasa bile istek durumunda bu türlü farklı içerikleri de sunuyoruz. Bunun haricinde standart akşam yemeklerinde gerek zeytinyağlı başlangıçlar mezeler, gerek çorba çeşitleri ve ana yemeklerde garnitürleri ile beraber tipik bir Türk mutfağı menüsü hazırlıyoruz. Bunu sürdürmemdeki en büyük sebep sahip olduğumuz zengin gusto kaynağını özellikle yabancılarla paylaşmak onlara yemek kültürümüzü daha çok göstermek. Bunu yaparken standart daha basit ve düz her yerde bulunan özellikle(maalesef) çocukların daha çok tercih ettiği köfte hamburger pizza gibi sıradan yemekleri de es geçmiyoruz.


Bu akşam çok etkilendiğim ve sizlerle paylaşmak istediğim bir olay yaşadım. İngiliz bir çift yemek öncesi barda bir şeyler içerken sohbetlerine dahil oldum ve ayaküstü biraz ekonomi- siyaset biraz Adrasan biraz tatil hakkında genel bir sohbet etmeye başladık. Akşam saatleri yaklaşınca yemek olarak ne alabileceklerini sordular ve bunu sorarken beyefendinin glüten hassasiyeti ve soğan sarımsak yemediği bilgisini aldım. Hal böyle olunca ustayla kısa bir sohbet sonrası balık, mezeler, salata ve kendilerine uygun glütensiz çorba önerisinde bulunup yemek gelene kadar sohbetimize devam ettik. Masaya geçtiğimizde arka arkaya masalarda yemeklerimizi yerken çok  şaşırdığım bir cümle duydum. Hanımefendi arka masadan bize seslenerek şöyle söyledi: yemekler çok lezzetli ancak çok fazla geldiği için salatayı yarım bırakmak zorunda kalacağım. Salatamı paylaşmak ister misiniz diyerek bıçakla yarısını dokunulmamış olarak ayırdığı tabakta;  masasından kalkarak bizim masaya geldi ve salatasını bize ikram etti şöyle ekleyerek" çöpe gitmesi çok üzücü olacak paylaşmak ister misiniz" bazılarımız için bu cümle biraz farklı anlaşılabilir ancak güzel sohbetimiz sonrasındaki samimiyetimiz dolayısıyla asla bunu yanlış anlamadım aksine yemeğin ziyan olmaması hassasiyeti beni çok etkiledi ve bunu paylaşmak için masasından kalkarak bize sunması çok ince bir davranış ve çok büyük bir hassasiyet gösterisi oldu benim için. Düşünsenize otelde tatilci konumundasınız ve sipariş ettiğiniz yemeği ziyan etmek istemiyorsunuz ve bunu paylaşmak için yan masaya paylaşmayı teklif ediyorsunuz. Bu samimi yaklaşım beni çok etkiledi tüm egolardan uzak, hakiki gerçek bir insani davranışla masamıza sundu. 

Son yıllarda düşündüğümde maalesef birbirimizden o kadar uzaklaştık, selamsızlaştık, o kadar kendi özümüze uzak kaldık ki paylaşmak, selamlaşmak, sohbet etmek gibi çok temel seviyedeki kültürel değerleri kaybetmeye başladık. Bu hikayede beni en çok etkileyenler samimiyet ve israf karşıtlığı. Maalesef çok fazla israf ediyoruz millet olarak. Sadece yemek konusunda değil birçok doğal kaynak ve temel ihtiyaç kullanımlarında bile ölçüt olarak ihtiyacımız olan kadarı kavramından uzaklaşıp sadece istediğimiz kadar tüketiyoruz. Her zaman söylerim " parasını versek bile kaynakları istediğimiz gibi kullanma hakkına sahip değiliz". Buna ister elektrik ister su ister hava ister yiyecek diyelim. En aızından ben kendimde bu hakkı hiç bir zaman görmedim...


İhtiyacımız kadar tüketmeye ve daha sevecen bir dünya için DAHA paylaşımcı bireyler olmak dileğiyle samimi düşüncelerimi ve bu anıyı sizlerle paylaşmak istedim.

 Sevgiye saygı ve hoşgörü dileklerimle...